17 Şubat 2011 Perşembe

HAYDİ KADINLAR MECLİSE !


Gazete365’i ziyaret ederek, aday olma nedenlerini açıkladı…

Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul 3. Bölge Milletvekili Aday Adayı olan Avukat Tülay Ateş, Gazete365’i ziyaret ederek, niçin aday olduğunu açıkladı. Yüreğimiz ve bileğimizle yürüyüşümüz başlasın, diyerek kadınlara çağrıda bulunan Av. Tülay Ateş, “Demokratik sosyalist – sosyal demokrat düşüncelerimi hayata geçirmek için aday adayı oldum.” dedi.

HAKLININ SAVUNUCUSU OLMAK İÇİN…
Demokrasi için kadınları siyasete davet eden, özgür birey, örgütlü toplum, demokratik devlet için aday olduğunu belirten Av. Tülay Ateş, “Demokratik anayasa, Türk-Kürt kardeşliği, düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki yasal engellerin kaldırılması, Türkiye’de korkmadan yaşamak, benim hayallerim. Hayallerimi gerçekleştirmek için mecliste güçlünün değil, haklının savunucusu olmak için aday oldum.”

DÜŞÜNCELERİMİ HAYATA GEÇİRMEK İÇİN…
Genç yaşlardan bugüne, platformlarda, sivil toplum örgütlerinde, partilerde mücadelesini verdiğim, demokratik sosyalist – sosyal demokrat düşüncelerimin hayata geçmesi için bu yola çıktım diyen Tülay Ateş, “İnsan hakları ihlallerinin bir daha yaşanmadığı, hukukun üstünlüğünün sağlandığı, Avrupa Birliği’ne girmiş bir Türkiye oluşturulmasına katkı sunmak için Cumhuriyet Halk Partisi’nden milletvekili aday adayı olmaya karar verdim.”

KADINLAR SÖZ VE KARAR SAHİBİ OLMALI
Kadınların siyasete aktif katılımı olmadan, gerçek demokrasi kurulamaz diyerek sözlerine devam eden Tülay Ateş, “Siyasette yer alma, kadınların toplumsal sorunlara demokratik tepki göstermeleri ve siyasi partilerin yönetim kademelerinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne kadar her yerde söz ve karar sahibi olmalarıyla mümkündür.”

HAYDİ KADINLAR MECLİSE
Yüzyıllardır sürdürülen adetler, sosyal engeller, ekonomik sıkıntılar nedeniyle biz kadınlar politikada erkeklerle eşit katılım ve etkinlik içinde değiliz, diyerek sözlerini Nazım Hikmet’in
“O şahlanmış bir kavga atı
Kalın kabzalı bir savaş kılıcıdır
Bu ata atlayacak yürek
O kabzaya bilek gerek…”
dizeleriyle tamamlayan Tülay Ateş, kadınlara “Haydi, kadınlar meclise” çağrısında bulunarak, “Yüreğimiz ve bileğimizle yürüyüşümüz başlasın.” dedi.

5 Şubat 2011 Cumartesi

BARO GENEL KURUL KONUŞMASI


Tülay Ateş'in 6.11.2010 tarihinde baro şeçimlerinde yaptığı konuşmanın tam metni:

Sayın divan ,değerli meslekdaşlarım,
Tarih boyunca devletin, egemenlerin tüm baskılarına, yıldırma çabalarına karşı “sistemle uyuşmayan, onların sözcülüğünü yapmayan adaletin şövalyeleri, “ hepinize merhaba…

İşte bu şövalye ruhu ile, 30 yılı aşkın mücadelesinde; hukuka, meslek ilkelerine sahip çıkan,devletin, kurumların her türlü haksızlığına, askeri darbelere, Kürt halkı üzerindeki baskılara karşı duran, nerede bir insan hakları ihlali, nerede bir mazlum, nerede bir ezilen varsa yanında yer alan, nerede bir haksızlık varsa karşı duran çağdaş avukatlar adına sesleniyorum sizlere…..

Bir ülke düşünün , ülkenin bir bölgesinde 30 yıldır süren savaş , ölen 50.000 den fazla insan, kürt halkı üzerindeki baskı ve inkar politikaları...Bu ülkede 8 yıldır iktidar olan ve değişimi muhafazakar yaşam tarzının ilkokullara kadar inmesini sağlamak zanneden, doğayı katletmeyi kalkınmacılık sanan, sansürcü, baskıcı, yağmacı bir iktidar….Göstermelik bazı değişiklikler yapılıp ruhu halen korunan 30 yıllık darbe anayasası…. hüküm sürmektedir.
Bütün bunların yanında, kararları en çok Avrupa insan hakları mahkemesine götürülen ve çoğunluğunda da Türkiye'nin haksız çıktığı bir adalet mekanizması…
Hukukun gelişmesi, demokratik ve çağdaş bir Türkiye yaratılması konusunda doğrusu çok başarılı olmayan, Kanunları hep statüko, resmi ideoloji doğrultusunda yorumlayan bu ülkenin yargıçları…. Sadece siyasi konularda değil, hayatın diğer alanlarındaki hukuk ve ceza davalarında da halkımızın “ adalet örümcek ağına benzer, güçlüler deler geçer güçsüzler yakalanır” sözünü doğrulayacak kararlara imza atarak , darbe dönemlerinde hukukun önünde değil, darbecilerin önünde saygı duruşunda bulunan GÜYA BAĞIMSIZ YARGI…

İŞTE BU MANZARA DA BİZ AVUKATLARA, ÖRGÜTÜMÜZ BAROLARA NE BÜYÜK GÖREVLER DÜŞÜYOR.

Daima barışı isteyen, sanığının kim olduğuna bakmaksızın ülkenin her köşesi için Silivri'den Diyarbakır'a sadece adaleti ve hukuku savunan bir baro için çağdaş avukatların yönetim anlayışına ihtiyaç var.

Biz ki “ acılar döneminden ellerimizi kirletmeden geçtik,” biz ki her dönemde hukuku, insan haklarını, demokrasiyi, cinsiyet eşitliğini savunduk. Irkçılığa, statükocu anlayışa , askeri ve sivil darbelere karşı bir baro yönetiminin mücadelesini verdik.

Değerli meslekdaşlarım, ARTIK herkes AVUKATLARIN YARGININ EŞİT GÜCÜ OLDUĞUNU ANLAMALIDIR . Yargının üvey evladı gibi olmaktan, soluk soluğa yetiştiğimiz duruşma kapılarında saatlerce beklemekten, sık sık çalışmıyor denilen uyap sistemi nedeni ile vezne önlerinde icra müdürlüklerinde kuyruklarda beklemekten, gidilen karakollarda saygısız davranışlara maruz kalmaktan, mahkemelerde kendilerini avukatların ita amiri zanneden hakimlerin azarlamalarından usandıysanız artık çağdaş avukatlar grubuna oy vermenin tam zamanıdır.
“Biz avukatlar toplumdan, yargının diğer unsurlarından, devlet erklerinden” layık olduğumuz ilgiyi, değeri görmek için , “kendimizi önemli hissetmek ve hissettirmek için” bir an bile mücadeleden vazgeçmeyecek baro yönetimine ihtiyaç duyarız.

Biliniz ki vatandaşın hakkını savunurken nasıl cesur, nasıl kararlı, nasıl çalışkansak mesleğin onurunu, avukatın haklarını korurken de aynı cesaret, azim, kararlılık içinde olacağız.

Çağdaş avukatlar baro yönetiminde olmadığı dönemlerde nasıl hep haksızlıkların karşısında, mağdurların ve dolayısı ile mağdur edilen meslekdaşlarının yanında olduysa yönetime seçildikleri takdirde daha fazla sizlerin yanında olacaktır.

Hepinizin bildiği mesleğin zorlukları yanında toplumda kadın olmanın zorluklarını yaşayan , “ dövülmüş acıların örsünde türkü söyler gibi gibi görevlerini yapan” sevgili kadın meslekdaşlarım; Toplumun her alanında kadın erkek eşitliğini savunan çağdaş avukatlar grubu; yönetim, disiplin denetleme kurulları listelerinde kadın meslekdaşları için %50 kota uygulamasını yapan tek gruptur . Sağolsunlar önseçimde oy kullanan 2600 ü aşkın meslekdaşımız kota uygulamasına gerek kalmaksızın zaten kurullara %50 oranında kadını seçme sorumluluğunu gösterdiler. EE üyelerinin %50 sinin kadın olduğu bu yönetimlerde kadın duyarlılığının kadın çalışkanlığının izleri görülecektir elbet.

“Hazır ol kalbim,
türküsünü söylemeye ,
derin yara almış bir umudun.

Hazır olun meslekdaşlarım
Türküsünü söylemeye
Yaraları sarılmış avukatların
………………….

1 Şubat 2011 Salı

TÜLAY ATEŞ : "ÜLKEMİZİN GELECEĞİ CHP İLE ŞEKİLLENECEK."


SHP ve CHP kurultaylarında Parti meclisi üyeliği görevini uzun süre yürütmüş olan Avukat Tülay Ateş ile CHP'yi ve yaklaşan genel seçimleri konuştuk. Bir dönem SHP Akçakoca Belediye Başkan adayı da olan Ateş, “Türkiye işkence, baskı ve zulüm gibi sözlerin unutulduğu bir ülke olmalıdır. Buda CHP iktidarında olacaktır” dedi.
Avukat Tülay Ateş, gazetemize yaptığı açıklamada, “2002 yılında iktidara gelen AKP, büyük demokratikleşme vaatleri, kalkınma, ekonomik refah iddiasıyla Türkiye’nin geçen sekiz yılını boşa harcamıştır. Haritaları çıkarıp sadece duble yollardan bahsediyorlar ama yaptıkları büyük bir yatırım yok, yatırım adına doğayı katleden, yerel yaşayan halkın itiraz ettiği HES’leri ortaya getiriyorlar. Ama Türkiye’de bu zamana kadar işsizliğe çare olabilecek, Türkiye borçlarını ödeyebilecek hiçbir büyük yatırımları yok. İktidara geldiklerinde korkunç bir özelleştirme yaptılar. Türkiye’nin değerlerini satarak aldıkları girdilerin sonrada aşırı borçlanmanın ilk anda refah ortamı sanki milli gelir yükselmiş gibi yaptılar. Baktığında milli gelir yükseldi gibi görünüyor ama insanların yaşam standarlarına baktığınızda ise bu milli gelirin yükselmediği ortaya çıkıyor. Bunu nerden anlıyoruz? Bir hukukçu olarak karşılıksız çıkan çeklerden, ödenmeyen senetlerden anlıyorum. Sokaklarda gezen yüz binlerce işsizden anlıyorum, Kepenk kapatan esnaftan anlıyorum. Ticaret odası binlerle küçük esnafın işyerini kapatmak zorunda kaldığını açıklıyor. Bu arada demokratikleşebilme, Avrupa Birliği'ne girme vaadiyle iktidara geldiler ama hiç birini beceremediler. Bazı açılımlar yaptıklarını iddia ettiler ama bu açılımların içi doldurulmadı. Bir tek TRT ŞEŞ’in açılması doğru oldu, onun dışında özellikle Kürt sorununda sanatçıları bir araya toplayıp konuşmanın ötesinde herhangi bir şey yapmadılar. Türkiye’nin barışa ihtiyacı var, Türkiye’nin ekonomisinin borç batağından kurtulmasına ihtiyacı var, Türkiye’nin gençlerinin işe ihtiyacı var. Binlerce genç Üniversiteden mezun olduktan sonra hala Baba parasıyla geçinir ve ne yağacağını bilemez, çaresiz durumda. Üniversiteli gençler ilkokul mezunlarının başvurduğu işlere baş vuruyorlar ki bir geçim kaynağımız olsun diye. Bu durumda Mayıs 2010 Kurultayında Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı olmasıyla halkta bir umut doğdu. CHP artık Türkiye’ye yeni bir şeyler söyleyebilir, söylemenin de ötesinde iktidara geldiğinde söylediklerini yapabilir duruma geldi. Nitekim Genel Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu bütün Anadolu’yu gezmesinde en muhafazakar, sosyal demokrat partilere oy vermeyen illere bile gittiğinde halkın ona gösterdiği sevgi selinde Cumhuriyet Halk Partisi’nin Türkiye için şimdi umut olduğunu görüyoruz.
Son 18 Aralık 2010 kurultayına bizzat gittim, Sayın Genel Başkanımın örgütten ne kadar destek aldığını gördüm, insanlar ona inanıyorlar. Sayın Genel başkanda gerçekten yapabileceği işleri, Türkiye’nin sorunlarına çözüm bulabileceği projelerini aktardı. Halktan da Parti üyelerinden de büyük destek gördü. Geleceğin Cumhuriyet Halk Partisi’yle daha aydınlık olacağını düşünüyorum Özgürlükleri genişletilmesi, Demokratik Türkiye’yi yaratmak lazım ve bunun içinde önce Kürt sorunun çözülmesi gerekiyor. Artık bu topraklarda analar ağlamak istemiyor, kan dökülsün istemiyor.
AKP hükümeti, “Avrupa Birliği’ne girmek için her şeyi yapıyoruz” diyor. Ama bunun için yıllardır hiçbir mesafe kaydedilmedi ve bizi daha masaya tartışmak için çağırmış değiller. Bu anlamada Cumhuriyet Halk Partisi modern bir çalışma yapmaktadır.
Önemli bir sorunda Üniversite gençlerinin işsizlik sorununun çözülmesi, ben devletin her konuda ticaret yapmasından yana değilim ama özelleştirilmelerinde bir mantığı ve ölçüsü olması gerekiyor. Yani, siz bir yerde belki devlet finansıyla fabrikaları elinizde tutacaksınız. Bu fabrika kar etmeyebilir ama binlerce gencimize iş vermiş olacaksınız. Şimdi tarımda destekleme fonları kaldırıldı. Örneğin Karadeniz’de kilosu eskiden 7 lira olan fındığın 2,5 liradan zor müşteri bulabiliyor. İç Anadolu’da patates, soğan para etmiyor, hayvancılık ölmüş gibi, gıda da beslenmemiz bile bağımlı hale geldik. Oysa Türkiye’nin doğal zenginlikleri, doğanın verimi kendisini kalkındıracak durumda. Düşünebiliyor musunuz Türkiye gibi meraları bol, yeşili bol olan bir ülkede hayvancılık ölmüş vaziyette. Eti ucuzlatmak için dışarıdan hayvan ithal ediyorsunuz halbuki Türkiye’de hayvancılığa teşvik etseniz hem işsizlik sorununa çare olmuş olursunuz hem de köyden kente göçü engellemiş olursunuz ki, buda büyük bir sorundur. Büyük şehirlerin en büyük sorunu kırsal kesimlerden büyük şehirlere yapılan göçtür. Bunların yarattığı büyük sorunlar var, oysaki hayvancılığı ve tarımcılığı desteklediğinizde şehirlerden varoşlara göç olmayacaktır.

CHP’nin Ataköy gibi, Avcılar gibi ilçelerden daha çok oy almasına rağmen varoşlardan oy alamıyordu. Kılıçdaroğlu varoşlardan oy alabilecek mi?

Ben CHP’nin artık varoş denilen yerlerden oy alabileceğini düşünüyorum. Halk Kılıçdaroğlu’nu kendinden biri gibi görüyor. Varoşlarda Kılıçdaroğlu’na büyük bir sempati olduğunu görüyorum. Birde kendilerinden gibi görüyorlar, Kılıçdaroğlu söylemiyle, davranışlarıyla yukardan bakan bir yapısı yok. O yüzden varoşlarda güven telkin ettiğini düşünüyorum.

Peki son dönemde CHP’ de Kılıçdaroğlu'yla birlikte Gürsel Tekin’de sahneye çıktı. Özelikle varoşların temsilcisi gibi görünüyor, bununla ilgili ne söyleyeceksiniz?

Gürsel Tekin İstanbul İl Başkanlığında büyük bir başarı sağladı. CHP’nin ilk açılımı varoşlardan Tekin’le başladı. Halktan gelen Halkına döndü ve varoşlarda çok sevildiğini düşünüyorum.

CHP’nin Bundan önceki Güney Doğu Politikasıyla şimdiki arasında fark var mı?

Fark var, biliyorsunuz 1989 yılında bizim Kürt raporumuz vardı. CHP’den önceki SHP döneminde 1989 yılında hazırlanan Kürt raporunda hiç kimsenin söyleyemediği düşünceleri o raporda yayınladı. CHP’liler Güney Doğu’da barışın gelmesi, Kürtlerin kültürel bağının, dillerinin özgürce konuşabilmeleri, Eğitim yolunun açılabilmesini savunmuştu.

Peki siz biraz önce SHP CHP birlikteliğinden söz ettiniz, sizin partide Göreviniz neydi?

Ben SHP’nin Parti Meclisi Üyesiydim.

O Dönem SHP adına ne gibi görevlerde bulundunuz?
O dönemde bizim Cumhuriyet Halk Partisi yeni açılmış bir partiydi ve oy oranı da çok yüksek değildi. Fakat SHP’yi oluşturan CHP, eski CHP tabanını oluşturmuş bir yapıydı. Birde Cumhuriyet Halk Partisi’ni 12 Eylül’ün faşistleri kapattığı için CHP’nin 12 Eylül’e bir ders olması bababında da bakmak gerekiyordu. Biz Sosyal Demokrat Halkçı Partililer o dönemde, bölünmüşlük olmasın ve iktidara gitmek için bir arada olmamız gerektiğine inanarak SHP ve CHP’nin birleşmesini uygun bulduk.

Siz parti yönetimi olarak Bu yönde çalışmalarda bulunuz?
Evet bu yönde çalışmalarım oldu. SHP’nin tüzüğünde çarşaf liste uygulaması vardı ki en demokratik yöntemdi. Sonradan bu tüzük değişiklikleri yapıldı. Kılıçdaroğlu’nun suçu yok.
Bir gün adliyede Koridorda geziyorum, bir okul arkadaşımla karşılaştım. Bana, “Ne o Tülay, hala Solculuk mu yapıyorsun?” dedi. Bende, “Evet Solculuk bir elbise değil ki, eskidiği an kaldırıp atabilesin. Yada büyüdüm, şişmanladım artık bana dar geliyor diyip bir daha kullanmayasın. Bu bir yaşam felsefesidir. Egemenlerden ve zalimlerden Spartaküs’ün intikamını almak gibi bir görevimiz var ve biz o görevi hala yapabilmiş değiliz. Nerde kaldı Deniz’lerin, Mahir’lerin, 12 Eylül’de ölmüş yoldaşlarımızın, işkencelerle öldürülmüş değerli arkadaşlarımızın, gençlerimizin hesabını sormak ve ölünceye kadarda ben solcu kalacağım dedim.
Ben, Dünyanın her yerindeki ezilenlerden yanayım, dolayısıyla da önce Türkiye’deki ezilenlerden, mağdur olmuşlardan yanayım. Bunların içinde Kürtlerde, Alevilerde, işsizlerde var.

ATEŞ GELECEK, CHP ŞEKİLLENECEK.


1959’da Akçakoca’da doğdu.
İlk, Orta ve Lise eğitimini Akçakoca'da tamamladı.1981 yılında İstanbul Üniversitesi
Hukuk fakültesinden mezun oldu.
1983 yılından bu güne İstanbul Barosuna bağlı Avukat olarak çalışmaktadır.
Avukat İsmet Ateş ile evlidir.
Haksızlıklara,zulme karşı çıkmak ve ezilenlerin yanında olmak adına orta okul yıllarından itibaren sol düşünce ile tanışıp demokrasi ve özgürlük mücadelelerinin içinde yer aldı.
1988 yılında SHP’ye üye oldu. Parti içi aktif çalışmaları nedeniyle İstanbul İl Kadın Komisyonu başkanlığına seçildi.
Ocak 1992, Eylül 1993, Nisan 1998 SHP-CHP kurultaylarında

PM üyeliğine seçilerek aktif olarak parti çalışmalarında yer aldı.
Mart 1994 yerel seçimlerinde Akçakoca ilçe örgütünün talebiyle SHP Akçakoca Belediye Başkan adayı oldu. CHP’den kurultay delegesi seçildi.
İstanbul Barosunun 2010 genel kurulunda Çağdaş Avukatlar gurubunun ön seçiminde seçilerek İstanbul Barosu yönetim kurulu adayı oldu.
İHD (İnsan Hakları Derneği) ÇHD (Çağdaş Hukukçular Derneği) üyesidir.
SODEV’in kurucu üyesi olup genel sekreterliğini yapmıştır ve SODEV Başkan vekilidir.
Avukat ve siyasetçi kimliği ile bir çok TV kanallarındaki programlarda panel,forum v.b. toplantılarda konuşmacı olarak yer almaktadır.

Eşitlik, özgürlük, dayanışma ideallerini yaşama geçirebilmek için her platforma siyasal mücadelesine devam etmektedir.


KADINLAR İÇİN POZİTİF AYIRIMCILIK YAPILMALIDIR.


TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ'NDE DAHA ÇOK KADIN MİLLETVEKİLİ OLMASI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUZ. BU NEDENLE ; TÜLAY ATEŞ'İN 21.11.1998 İL DANIŞMA KURULU TOPLANTISINDAKİ KONUŞMASINDAN BAZI BÖLÜMLERİ KAMUOYU İLE PAYLAŞMAK İSTEDİK.

KOTA ÜZERİNE GÖRÜŞLERİM
Tüzük değişikliği ile ilgili önerilere aynen katılıyorum. Özellikle kadın kotasının her birimde %25 uygulanmasına dair değişiklik talebini lütfen bir fantezi olarak algılamayın. Herhalde erkek yoldaşlarımız bu partinin etkinliklerinin %25inden çok daha fazlasını kadınların gerçekleştirdiğini bilirler ! Kadınlar çalışıyorlar iş yapıyorlar. Bu partide emek en yüce değerse, neden kadınların emekleri parti içinde layık olduğu değeri bulmasın.
Kadınlara siyasal, ekonomik toplumsal engellerin olduğu gerçeği karşısında erkeklerle eşit koşullarda yarışamadıklarından pozitif ayrımcılık yapılması demokrasinin gereğidir.
Kota ACZ İÇİNDEKİ KADINLARA VERİLEN BİR LÜTÜF DEĞİLDİR. Çoğu tartışmalarda kota aleyhtarları “ siz zavallı değilsiniz, eşitimizsiniz o yüzden kotaya karşıyız diyorlar. Ben bilirim onların bilinçaltındaki erkek egemen düşüncelerini, Kota acz içindeki kadının elinden tutulması değil, sadece sosyal ekonomik, siyasal engellerin nötr hale getirilmesi bertaraf edilmesi için mutlak hayata geçirilmesi gereken bir uygulamadır.
Şimdi kafalarınızda, ee nerde bulacağız bu kadar nitelikli kadını sorusu geçiyor. GÜZEL… KEŞKE! BU NİTELİK ARAYIŞIMIZI HER BİRİME ERKEKLERİ SEÇERKENDE GÖSTERSENİZ.
Bir partide ne kadar bilgili, birikimli nitelikli erkek varsa o kadarda aynı özellikte kadın vardır, ne kadar şunun bunun yakını olduğu için yönetimlere alınan kadın varsa, o kadarda sırf şunun bunun adamı yakını diye yönetimlere alınan erkek vardır. YANİ HER İKİ CİNS BU TOPLUMDA BİRBİRİNİN AYNASIDIR.
Bu arada sevgili kadınlar, laf aramızda suçun birazı da kendimizde. Özel günlerde anıtlara çiçek koyan, yaşlılar evini v.b. ziyaret eden, bildiri dağıtan, ilçelerdeki toplantılarda toplu olarak bir yerde oturup, sonra evlerine giden konumundan kurtulup, hem bunları yapıp hem de entelektüel birikimi ile siyasi değerlendirmeler yapabilecek erkeklerle Türkiye ve dünya sorunlarını konuşabilecek durumda kadın olunuz. Göreceksiniz işte o zaman kota oranının üzerinde yönetimlerde yer alabileceğiz.

DENEYİMLİ KADINLAR MECLİSE !

CHP' DEN MİLLETVEKİLİ OLMAK İÇİN BAŞLAYAN ADAYLIK YARIŞINDA YILLARIN DENEYİMLİ SOSYAL DEMOKRATI TÜLAY ATEŞ'DE YER ALIYOR!
Yıllarını sosyal demokrasiye adamış Avukat Tülay Şengün Ateş, demokrasi mücadelesine TBMM'de devam etmek için CHP' den aday ADAYI olmaya karar verdi.
Sosyal demokrasinin hala yaşadığının canlı tanığı olan TÜLAY ATEŞ'i bu yarışta sonuna kadar destekliyoruz.